Çocukluktaki Yaşantılarımız Yetişkinlikte İlişkilerimizi Nasıl Etkiler?

Çocukluktaki Yaşantılarımız Yetişkinlikte İlişkilerimizi Nasıl Etkiler?

ÇOCUKLUKTAKİ YAŞANTILARIMIZ YETİŞKİNLİKTE İLİŞKİLERİMİZİ NASIL ETKİLER?
Bebeklik ve çocukluk döneminde deneyimlediğimiz birçok durum, olay ve ilişki türleri vardır. Bunlardan en önemlilerinden biri anne (veya çocuğun tüm gereksinimleriyle ilgilenen kişi) ile kurulan bağdır. Çocukluk dönemimizde ebeveynlerimizle kurduğumuz ilişkinin, yetişkinlik dönemimizde yaşadığımız romantik ilişkiler üzerinde önemli bir etkiye sahip olduğu düşünülmektedir. Günümüzde partneriyle sorunlar yaşayan ve yaşadığı ilişkiden doyum alamadığını belirten birçok kişiyle karşılaşıyoruz. Bu sorunların çeşitli nedenleri olabileceği gibi kişilerin çocukluk dönemlerinde anneyle kurduğu bağı da göz önünde bulundurmak önemlidir.
Peki, çocukluktaki bu bağ gelecekteki ilişkilerimizi nasıl etkiler? Hangi davranış şekillerine neden olabilir ve bizi hangi düşüncelere itebilir? Çocuk, doğduğundan itibaren annesiyle olan yaşantılarına göre bazı kararlar alır. Bu kararları da yaşamının bir parçası haline getirir. Verdiği kararlar doğrultusunda ileride insanlara ne kadar güvenebileceği ve kendisinin sevilmeye layık olup olmadığı konularında bir takım düşüncelere sahip olur. Aynı zamanda isteklerini ve düşüncelerini dile getirme konusunda da kafasında bazı kalıplar oluşur. Mesela partnerine karşı güven duygusu az olan birinin sağlam bir ilişki yaşaması oldukça zordur. Ya da kendisini değersiz hisseden kişinin, duygularını karşısındakine aktarmada zorluklar yaşadığını görmek olasıdır. Her durumda naz ve huysuzluk yapan bireylerde de ilişkinin enerjisini düşürdükleri görülebilmektedir. Bütün bu örneklerde, o kişilerin çocukluk döneminde anneyle kurduğu bağın araştırılması önemli ipuçları verebilir. Çocukluğunda annesiyle güvenli bağ kurabilmiş kişilerin, ilişkilerinde daha sevgi dolu oldukları ve güvenli ilişkiler kurabilme yetisine sahip oldukları görülmüştür. Bununla birlikte, ilişkilerinde daha olumlu duygu ve düşünceler edindikleri de düşünülmektedir.
Bunun aksine, çocukluğunda annesiyle güvenli ilişki kuramayan bireylerde ise romantik ilişkilerinde zorlanmalar görülebilir. Hatta sevilmeye layık olmadıklarına dair düşünceler içerisinde olabilirler. Benzer şekilde annesi tarafından sevgi eksikliğine maruz kalmış kişi kendini değersiz hisseder. Sevilmeye layık olmadığını düşünür. Yeterince ilgi görmemiş çocuk ise yetişkinliğinde ilgi gördüğünde bu ilginin kalıcı olmadığını düşünür. Eğer çocuk annesi tarafından kendisine çok bağımlı şekilde yetiştirilmişse ileride çocuğun sevdiklerinden ayrı şekilde yaşaması zorlaşır. Aynı zamanda sorumluluk alması gereken durumlarda kendine güveni azdır. Bunun yanında, bebeklikte ihtiyaçlarının annesi tarafından geç karşılanması sonucu bebek gerginleşir ve uzun süre ağlar. Bu durumu yaşayanlar, yetişkinlik dönemi ilişkilerinde daha huzursuz ve sinirli olurlar. Annesi tarafından dokunulmak ve kucağa alınmak isteyen ama sık sık geri çevrilen çocuk ise ileride kurduğu ilişkilerde yakın olmaktan endişe duyabilir. Aynı şekilde temas etmekten çekinen bir tutum içinde de olabilir.
Bu bağlanma sürecini sağlıklı bir şekilde kuramayan kişiler, ilişkilerindeki sorunlar yüzünden iki alışılmış hata yaparlar. Bunlardan bir tanesi; partneri tarafından terk edilme endişesi yüzünden ondan uzak durmaya çalışması veya ayrılmasıdır. Diğeri ise ilişkisinde sürekli yanlış bir şeyler olduğunu düşünen ve tatmin olmayan kişilerin ilişkilerini devamlı kontrol altında tutmaya çalışmalarıdır. Aynı zamanda partnerinin kendisini ne kadar sevdiğine dair onları sık sık sorguladıkları da gözlemlenmiştir.. Bu kişiler genellikle eşlerine “Beni ne kadar seviyorsun?”, “Benimle eskisi kadar ilgilenmiyorsun”, “Bana karşı sevgin azaldı.” gibi cümleler kurarak ilişkinin enerjisini düşürürler. Yaşanan hoş olmayan olayları daha çok abartma eğiliminde olurlar. Bu yüzden çözüm bulma konusunda da zorlanırlar. İlişkilerinde terk edilme endişesini yoğun şekilde yaşarlar. Bu endişe eşlerini sürekli aramalarına veya mesaj atmalarına neden olur. Kendilerine her zaman ne yaptıklarını bildirmelerini ve sık sık ona sevgi dolu sözcükler yazmalarını isterler. Ayrıca eşlerinin etrafındaki hem cinslerine karşı düşmanlık hisleri barındırarak yaşarlar.
Bağlanma sorunu yaşayan kişilerin öncelikle sahip oldukları bir takım düşünce kalıplarından kurtulması gereklidir. Onların yerine daha işlevsel olanlara yer vermesi ilişkinin sağlığı açısından çok yararlıdır. Eğer aklından sürekli “her an terkedilebilirim”, “ya beni aldatırsa”, “ben sevilecek biri değilim” düşüncelerini geçirirse ilişkideki gerginlik artar ve ilişki zedelenir. Böylece kendi kendini gerçekleştiren kehanet olur ve ilişki bir şekilde biter. Sonrasında da sonucun zaten böyle olacağını bildiklerini söyleyerek o düşünceleri pekiştirirler. Bu yüzden başa çıkılması neredeyse imkansız bir kısır döngünün içine girerler. Bu düşüncelerden kurtulmak için daha yararlı olabilecek düşünceleri benimsemeliler. “Güvenli bir ilişki kurabilirim”, “Olumlu duygu ve düşüncelerle ilerlersem, mutlu bir ilişki yaşayabilirim.”, ilişkimin gidişatında benim de kontrolüm var.” gibi düşünceler ilişkinin daha sağlıklı ve güçlü olmasını sağlayabilir. Tabii bu düşünceleri oturtmak bir anda olmayacağı için belli bir süreç içinde küçük zihinsel alıştırmalarla içselleştirilmeye başlanabilir.
Uzm. Psikolog Nazlı Tuğçe Başıbüyük

Hiç yorum yok:

Blogger tarafından desteklenmektedir.